Osmanlı'ya İbret Olan Yunan Zırhlısı: Averof

Tür: Tarih, Araştırma
Yazar: Fatih Yavuz
II. Meşrutiyet Dönemi’nin başlarında İttihat ve Terakki yöneticileri II. Abdülhamit döneminde ihmal edildiğini düşündükleri Osmanlı Donanmasını güçlendirmek amacıyla çalışmalarda bulunmaya başlamışlardır. Sanayi İnkılabı’nda sonra özellikle kömürle çalışan buharlı gemilerin ortaya çıkmasıyla birlikte daha etkin ve güçlü donanmalar yapılmıştır. Sanayi İnkılabı’yla birlikte hammadde ve pazar ihtiyacının artması ve bunun sonucunda da sömürgecilik yaygınlaşmıştır. Hem sömürgelere gidilmesinde hem de mevcut sömürgelerin korunmasında güçlü ve modern donanmalara olan ihtiyaç artmıştır. Klasik ahşap gemilerin yerini top ateşine dayanıklı zırhlılar almaya başlamıştır. Ayrıca zırhlıların ateş menzili de özellikle düşmanlar için caydırıcı olmuştur.


İtalyan Donanması kendileri için Orlando kardeşlere 3 zırhlı siparişi vermişlerdir. Ancak zırhlılardan üçüncüsünü satın almamışlardır. Bunun üzerine uyanık Orlando kardeşler üçüncü gemiyi güçlü bir gemiye iştiyakı ve ihtirası olduklarını bildikleri İttihat Terakki yöneticilerine teklif etmişlerdir. Ancak devletin ekonomik durumunun bu gemiyi alacak vaziyette olmadığını gören İttihatçıların işi uzatmaları üzerine Orlando kardeşler gemiyi Yunanistan'a satmayı teklif etmişlerdir. Osmanlı gibi büyük bir devletin alamadığı bir gemiyi Yunanlılar da almaya güç yetiremeyeceklerini görmüşlerdir. Bu sırada Yunanlılara böyle bir teklif yapıldığını haber alan Osmanlı tebaası olan Mısırlı bir Rum olan Georgies Averof yaklaşık 24.000 drahmi fiyat teklif edilen gemi için Yunan Devleti’ne 8.000 drahmi hibe etmiştir. Bu parayı alan Yunan Devleti de kalan parayı tamamlayarak gemiyi satın almış ve yapmış olduğu hibeden dolayı gemiye Georgies Averof’un ismi verilmiştir.


Yunanlıların böyle bir zırhlı alması üzerine denizlerde en azından Yunanlılarla az da olsa mücadele edebilecek bir gemiye sahip olmak isteyen İttihat ve Terakki yönetimi buna karşılık Almanya’dan alelacele iki savaş gemisi alınmıştır. Bu gemilere eski Osmanlı kaptan-ı deryalarının adları verilmiştir: Barbaros ve Turgut Reis. Ancak 18 yaşındaki bu iki gemi Yunanlıların Averof zırhlısı ile başa çıkacak durumda değildi. Özellikle Balkan Savaşları sırasında Averof zırhlısı Ege Denizi’nde Osmanlı’ya adım attırmayacak ve Balkan Savaşları’nda Osmanlı’nın yenilmesinde başrol oynayacaktır.
Balkan Savaşları’nın devam ettiği sırada Ege’de bulunan Averof zırhlısından kurtulmak isteyen Osmanlı Devleti, Averof zırhlısını buradan uzaklaştırmak için, Hüseyin Rauf Bey komutasında Hamidiye Kravözörü Ege’ye salınmıştır. Buradaki plana göre Averof zırhlısı, gizli bir şekilde Ege’ye açılacak olan Hamidiye Kravözörü’nün peşine düşecek ve asıl Osmanlı Donanması da Ege’ye açılarak rahat hareket etme imkanı elde edecekti. Ancak Yunanlılar bu oyuna kanmayarak yerleri terk etmemişler ve Osmanlı Devleti de donanmasını Ege’ye çıkaramamıştır. Ve Balkan savaşları’nda Osmanlı Devleti Ege adalarının tamamını denizlerdeki üstünlük Yunanlılara geçtiği için kaybetmiştir.
Balkan Savaşları’nda denizlerde alınan bu mağlubiyet ve adaların kaybedilmesi, İttihat Terakki’nin güçlü bir donanmaya olan ihtiyacını ve iştiyakını artırmıştır. Bunun için özellikle halktan Georgios Averof’u da örnek göstererek para talep etmişlerdir. Georgios Averof’un Yunanlılar’a yapmış olduğu yardım iki farklı propaganda için kullanılmıştır. Birincisi Osmanlı zenginlerini ve halkını ordu ve donanmanın güçlendirilmesi için yardım etmelerini sağlamak amacıyla; ikincisi ise, Bir Osmanlı tebası olmasından dolayı kendi milletinden de olsa Yunanistan’a yapmış olduğu yardım ihanet olarak görülmüş ve İttihat Terakki’nin de izlemiş olduğu milliyetçi politikaların sonucunda milli bir iktisat anlayışı ortaya çıkmıştır. Böylelikle Osmanlı Müslümanlarının ve Türklerinin gayrimüslim esnaflar yerine Müslümanlardan alışveriş yapmaları teşvik edilmiştir.
Ve halktan toplanan bu yardımlar neticesinde İngilizlere iki denizaltı sipariş edilmiş ve paraları ödenmiştir. Ancak parası ödenen bu gemilere, I. Dünya Savaşı’nın çıkmasıyla diğer bütün gemilere olduğu gibi ihtiyaç gerekçesiyle İngilizler tarafından el konulmuştur. Osmanlı Devleti ise bu durumdan büyük rahatsızlık duymuş, diğer sebeplerin de etkisiyle Almanya’ya daha da fazla yaklaşmaya başlamıştır. Daha sonra İngilizlerden kaçan, Goben ve Breslau adlı iki Alman savaş gemisi Boğazlardan geçerek Osmanlı’ya sığınmıştır. İngilizler henüz tarafsız durumda bulunan Osmanlı’nın gemileri kendisine teslim etmesini istemiştir. Ancak Osmanlı Devleti bu gemileri Almanya’dan İngiltere’de alacağı olan iki geminin yerine satın aldığını ifade etmiştir. Ve bunlara Osmanlı bayrağı çekilerek Yavuz (Goben) ve Midilli (Braslau) isimleri verilmiştir.
2 Kasım 1918’de Amiral Schoun komutasındaki Yavuz ve Midilli hükümetin ve padişahın haberi olmadan Karadeniz’e açılarak Rusların Sivastopol ve Odessa limanlarını bombalamışlardır. Bu durum üzerine 3 Kasım 1914’te Ruslar da Osmanlı’ya savaş açmıştır. Böylelikle Osmanlı Devleti bir oldu bittiyle I. Dünya Savaşı’na girmiştir.
            Birinci Dünya Savaşı’nda Yunanlılar savaşa sonradan dahil olmuşlar ve bu savaşta da Averof zırhlısından en iyi şekilde istifade etmişlerdir.
            Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’ndan Mondros Ateşkes Antlaşması’yla çekilmesi üzerine İtilaf Devletleri Ateşkesin ilk maddesi gereği boğazlardan geçerek 13 Kasım 1918’de İstanbul’a gelmişlerdir. Normalde İstanbul’a gelecek gemiler arasında özellikle Osmanlı Devleti Yunan gemilerinin olmamasını istemiş ve bu da kabul görmüş olmasına rağmen 4 Yunan gemisinin İstanbul’a geldiği belirtilmektedir. Bunların başında da Averof zırhlısı yer almaktadır. İtilaf Devletleri’nin İstanbul’a geldiği gün, Yıldırım Orduları Komutanı Mustafa Kemal Paşa’da İstanbul’a gelmişti. Mustafa Kemal Paşa’nın İtilaf Devletleri donanması boğazdan geçerken söylediği “Geldikleri gibi giderler!” sözünü yanında bulunan hüzünlü yaveri Cevat Bey’e Yunan zırhlısı Averof’un geçişi sırasında söylemiştir.

            Averof zırhlısı daha sonra Büyük Taarruz öncesinde Haziran 1922’de Samsun’un bombalanmasında da görev alacaktır. 9 Eylül 1922’de İzmir’in Yunan İşgali’nden kurtarılması üzerine Averof zırhlısı Anadolu’dan kaçmak zorunda kalan Yunan askerlerinin ve gayrimüslim Rumların Ege adalarına taşınmasında kullanılmıştır. Averof zırhlısı 1928’de okul gemisine dönüştürülmüşse de II. Dünya Savaşı’nın patlak vermesi üzerine tekrar Yunan Donanması’nın Amiral gemisi olmuştur. Almanların Yunanistan’ı işgali üzerine Girit’e kaçan Averof zırhlısı, Yunanistan’ın Nazi işgalinden kurtarılmasından sonra ait olduğu yere dönmüştür. 1951 yılında ıskartaya ayrılan tarihi gemi 1984 yılından itibaren müze olarak kullanılmaya başlanmıştır.

                               

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder