Tür: Tarih, Araştırma
Yazar: Fatih Yavuz

İtalyan Donanması kendileri için Orlando kardeşlere 3 zırhlı siparişi
vermişlerdir. Ancak zırhlılardan üçüncüsünü satın almamışlardır. Bunun üzerine
uyanık Orlando kardeşler üçüncü gemiyi güçlü bir gemiye iştiyakı ve ihtirası olduklarını bildikleri İttihat Terakki yöneticilerine teklif etmişlerdir. Ancak devletin ekonomik durumunun bu gemiyi alacak vaziyette olmadığını gören İttihatçıların işi uzatmaları üzerine Orlando kardeşler gemiyi Yunanistan'a satmayı teklif etmişlerdir. Osmanlı gibi büyük bir devletin alamadığı bir gemiyi
Yunanlılar da almaya güç yetiremeyeceklerini görmüşlerdir. Bu sırada
Yunanlılara böyle bir teklif yapıldığını haber alan Osmanlı tebaası olan
Mısırlı bir Rum olan Georgies Averof yaklaşık 24.000 drahmi fiyat teklif edilen
gemi için Yunan Devleti’ne 8.000 drahmi hibe etmiştir. Bu parayı alan Yunan
Devleti de kalan parayı tamamlayarak gemiyi satın almış ve yapmış olduğu
hibeden dolayı gemiye Georgies Averof’un ismi verilmiştir.
Yunanlıların böyle bir zırhlı alması üzerine denizlerde en azından
Yunanlılarla az da olsa mücadele edebilecek bir gemiye sahip olmak isteyen
İttihat ve Terakki yönetimi buna karşılık Almanya’dan alelacele iki savaş
gemisi alınmıştır. Bu gemilere eski Osmanlı kaptan-ı deryalarının adları
verilmiştir: Barbaros ve Turgut Reis. Ancak 18 yaşındaki bu iki gemi
Yunanlıların Averof zırhlısı ile başa çıkacak durumda değildi. Özellikle Balkan
Savaşları sırasında Averof zırhlısı Ege Denizi’nde Osmanlı’ya adım attırmayacak
ve Balkan Savaşları’nda Osmanlı’nın yenilmesinde başrol oynayacaktır.
Balkan Savaşları’nın devam ettiği sırada Ege’de bulunan Averof
zırhlısından kurtulmak isteyen Osmanlı Devleti, Averof zırhlısını buradan
uzaklaştırmak için, Hüseyin Rauf Bey komutasında Hamidiye Kravözörü Ege’ye
salınmıştır. Buradaki plana göre Averof zırhlısı, gizli bir şekilde Ege’ye
açılacak olan Hamidiye Kravözörü’nün peşine düşecek ve asıl Osmanlı Donanması
da Ege’ye açılarak rahat hareket etme imkanı elde edecekti. Ancak Yunanlılar bu
oyuna kanmayarak yerleri terk etmemişler ve Osmanlı Devleti de donanmasını
Ege’ye çıkaramamıştır. Ve Balkan savaşları’nda Osmanlı Devleti Ege adalarının
tamamını denizlerdeki üstünlük Yunanlılara geçtiği için kaybetmiştir.
Balkan Savaşları’nda denizlerde alınan bu mağlubiyet ve adaların
kaybedilmesi, İttihat Terakki’nin güçlü bir donanmaya olan ihtiyacını ve
iştiyakını artırmıştır. Bunun için özellikle halktan Georgios Averof’u da örnek
göstererek para talep etmişlerdir. Georgios Averof’un Yunanlılar’a yapmış
olduğu yardım iki farklı propaganda için kullanılmıştır. Birincisi Osmanlı
zenginlerini ve halkını ordu ve donanmanın güçlendirilmesi için yardım
etmelerini sağlamak amacıyla; ikincisi ise, Bir Osmanlı tebası olmasından
dolayı kendi milletinden de olsa Yunanistan’a yapmış olduğu yardım ihanet
olarak görülmüş ve İttihat Terakki’nin de izlemiş olduğu milliyetçi
politikaların sonucunda milli bir iktisat anlayışı ortaya çıkmıştır. Böylelikle
Osmanlı Müslümanlarının ve Türklerinin gayrimüslim esnaflar yerine
Müslümanlardan alışveriş yapmaları teşvik edilmiştir.
Ve halktan toplanan bu yardımlar neticesinde İngilizlere iki
denizaltı sipariş edilmiş ve paraları ödenmiştir. Ancak parası ödenen bu
gemilere, I. Dünya Savaşı’nın çıkmasıyla diğer bütün gemilere olduğu gibi
ihtiyaç gerekçesiyle İngilizler tarafından el konulmuştur. Osmanlı Devleti ise
bu durumdan büyük rahatsızlık duymuş, diğer sebeplerin de etkisiyle Almanya’ya
daha da fazla yaklaşmaya başlamıştır. Daha sonra İngilizlerden kaçan, Goben ve
Breslau adlı iki Alman savaş gemisi Boğazlardan geçerek Osmanlı’ya sığınmıştır.
İngilizler henüz tarafsız durumda bulunan Osmanlı’nın gemileri kendisine teslim
etmesini istemiştir. Ancak Osmanlı Devleti bu gemileri Almanya’dan İngiltere’de
alacağı olan iki geminin yerine satın aldığını ifade etmiştir. Ve bunlara
Osmanlı bayrağı çekilerek Yavuz (Goben) ve Midilli (Braslau) isimleri
verilmiştir.
2 Kasım 1918’de Amiral Schoun komutasındaki Yavuz ve Midilli
hükümetin ve padişahın haberi olmadan Karadeniz’e açılarak Rusların Sivastopol
ve Odessa limanlarını bombalamışlardır. Bu durum üzerine 3 Kasım 1914’te Ruslar
da Osmanlı’ya savaş açmıştır. Böylelikle Osmanlı Devleti bir oldu bittiyle I.
Dünya Savaşı’na girmiştir.
Birinci Dünya
Savaşı’nda Yunanlılar savaşa sonradan dahil olmuşlar ve bu savaşta da Averof
zırhlısından en iyi şekilde istifade etmişlerdir.
Osmanlı
Devleti’nin I. Dünya Savaşı’ndan Mondros Ateşkes Antlaşması’yla çekilmesi
üzerine İtilaf Devletleri Ateşkesin ilk maddesi gereği boğazlardan geçerek 13
Kasım 1918’de İstanbul’a gelmişlerdir. Normalde İstanbul’a gelecek gemiler
arasında özellikle Osmanlı Devleti Yunan gemilerinin olmamasını istemiş ve bu
da kabul görmüş olmasına rağmen 4 Yunan gemisinin İstanbul’a geldiği
belirtilmektedir. Bunların başında da Averof zırhlısı yer almaktadır. İtilaf
Devletleri’nin İstanbul’a geldiği gün, Yıldırım Orduları Komutanı Mustafa Kemal
Paşa’da İstanbul’a gelmişti. Mustafa Kemal Paşa’nın İtilaf Devletleri donanması
boğazdan geçerken söylediği “Geldikleri gibi giderler!” sözünü yanında bulunan
hüzünlü yaveri Cevat Bey’e Yunan zırhlısı Averof’un geçişi sırasında
söylemiştir.
Averof zırhlısı
daha sonra Büyük Taarruz öncesinde Haziran 1922’de Samsun’un bombalanmasında da
görev alacaktır. 9 Eylül 1922’de İzmir’in Yunan İşgali’nden kurtarılması
üzerine Averof zırhlısı Anadolu’dan kaçmak zorunda kalan Yunan askerlerinin ve
gayrimüslim Rumların Ege adalarına taşınmasında kullanılmıştır. Averof zırhlısı
1928’de okul gemisine dönüştürülmüşse de II. Dünya Savaşı’nın patlak vermesi
üzerine tekrar Yunan Donanması’nın Amiral gemisi olmuştur. Almanların
Yunanistan’ı işgali üzerine Girit’e kaçan Averof zırhlısı, Yunanistan’ın Nazi
işgalinden kurtarılmasından sonra ait olduğu yere dönmüştür. 1951 yılında
ıskartaya ayrılan tarihi gemi 1984 yılından itibaren müze olarak kullanılmaya
başlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder